İçeriğe geç

Kartografya Fiziki coğrafya mı ?

Kısa cevap: Hayır. Kartografya, fiziki coğrafyanın bir “altı” değil; coğrafi bilginin üretim, temsil ve ikna teknolojisidir.

Kartografya Fiziki Coğrafya mı? Rahat Etiketlerin Tehlikesi

Gelin açık konuşalım: “Kartografya fiziki coğrafyanın alt dalıdır” demek, karmaşık bir alanı tek bir çekmeceye sıkıştırmaktır. Kolaydır, düzenlidir, hatta müfredatta yer açar; ama yanlıştır. Kartografya; veri toplama (uzaktan algılama, jeodezi), dönüştürme (genelleştirme, projeksiyon), tasarım (sembolleştirme, renk kuramı, tipografi) ve anlatı kurma (harita okuryazarlığı, algı psikolojisi) katmanlarının birleştiği bir üretim pratiğidir. Yani harita, yalnızca dağları ve nehirleri çizmek değildir; aynı zamanda yolları, nüfusu, göçü, salgını, eşitsizliği ve siyaseti görünür kılma sanatıdır. Peki böylesi çoğul bir alanı neden tek bir alt başlığa hapsedelim?

Tarihî Konfor Alanı: Topoğrafyadan Dijitale

Evet, haritacılık tarihinin büyük bir kısmı topoğrafya, seyrüsefer ve kadastro üzerinden aktı. Devletler sınır çizdi, ordular rota belirledi, mühendisler eğim hesapladı. Bu miras, kartografyanın fiziki coğrafyayla birlikte anılmasına zemin hazırladı. Fakat dijital çağ bu bağı tek yönlü olmaktan çıkardı. Bugün kartografya; meteoroloji verisiyle taşkın riski modelledikten sonra, sosyal medya hareketliliğini ısı haritasına dönüştürerek afet sonrası yardım planlayan belediyenin de dilidir. Sormak gerek: Bir bilim alanını, yalnızca kökeninin ağır bastığı yöne göre mi tanımlayacağız, yoksa bugünkü işlevine ve etkisine mi bakacağız?

Üç Katmanlı Eleştiri: Neden “Fiziki Coğrafya” Etiketi Dar?

1) Epistemolojik Daralma: Kartografyayı fiziki coğrafyaya bağlamak, bilgiyi “doğal olan” üzerinden meşrulaştırır. Oysa haritalar, verinin nasıl toplandığı kadar, kimin için seçildiği ve nasıl gösterildiğiyle de siyasidir. Bir harita ölçtüğü kadar saklar; görünür kıldığı kadar görünmezleştirir. Peki, “fiziki” etiketi bu iktidar ilişkilerini nereye koyuyor?

2) Metodolojik Körlük: Kartografya, tasarım ve algı bilimiyle iç içedir. Renk körlüğüne duyarlı paletler, görsel hiyerarşi, Gestalt ilkeleri, etkileşimli arayüzler… Bunlar fiziki coğrafyanın değil, bilişsel psikoloji ve görsel iletişimin meselesidir. Haritayı yalnızca izohips eğrilerine indirgersek, kentsel eşitsizliğin “görsel adaletini” nasıl tartışacağız?

3) Kurumsal Sonuçlar: Bu etiket, müfredat planlamasında veri görselleştirme, etik, kodlama (GIS, web haritalama), açık veri kültürü gibi modülleri arka sıralara iter. Yarınki haritacıyı, dünün alet çantasıyla mı yetiştireceğiz?

Karşı Görüşe Ciddi Yanıt: “Temeli Arazi, O Hâlde Fizikidir”

Elbette güçlü bir karşı argüman var: “Merkezde arazi var; zemin, eğim, hidroloji olmadan harita olmaz.” Doğru; baz harita olmadan mekânsal anlatı kurulmaz. Ama bu, kartografyayı fiziki coğrafyanın “altı” yapmaz; tıpkı dilbilgisinin edebiyatın “altı” olmaması gibi. Dil bilgisi edebiyatı mümkün kılar ama edebiyat yalnızca dil bilgisi değildir. Kartografya, fiziki coğrafyanın gereçlerini kullanır; aynı anda beşerî coğrafyanın, planlamanın, epidemiyolojinin, ekonomi politiğin ve veri gazeteciliğinin de gereçlerini kullanır. O hâlde soralım: Bir arayüz, hangi içeriği taşıyorsa onun “altı” mı olur?

Bugünün Gerçeği: GIScience, Geomatik ve Tasarımın Kesişimi

Kartografyanın kalbi bugün üç ritimle atıyor: GIScience (coğrafi bilgi bilimi), geomatik/jeo-bilişim (ölçme, konumlama, uzaktan algılama) ve görsel tasarım/algı. Mekânsal veri işleme algoritmaları, projeksiyon hatalarının nicel analizi, kullanıcı etkileşimine dayalı harita arayüzleri… Bu bütün, tek bir “fiziki” başlığa sığmıyor. Peki neden ısrarla sığdırmaya çalışıyoruz? Akademik bölmeler rahatlatıcı olabilir ama gerçeği kesmez. Ayırdığımız her çekmece, mekânsal adalet, iklim göçü, afet yönetimi gibi disiplinlerarası sorunları çözmekte bizi yavaşlatmıyor mu?

Provokatif Sorular: Tartışmayı Açalım

— Bir bilim alanını, ölçtüğü dağlarla mı tanımlarız, dönüştürdüğü hayatlarla mı?

— Seçmen davranışı, kira krizi ya da salgın yayılımı haritaları “fiziki” değilse, kartografya hangi kapıya ait?

— Haritaların ikna gücü etik bir mesele değilse, “doğal” olanın arkasına saklanan hangi tercihleri ıskalıyoruz?

— Öğrencilerinize Python’la kentsel ısı adası haritası yaptırıp, bunu hâlâ “fiziki coğrafya labı” diye etiketlemek pedagojik olarak dürüst mü?

Zayıf Noktalar ve Tartışmalı Alanlar: Kendimize de Bakalım

Kartografya cephesinin masum olmadığını da söyleyelim. Görselliğe aşırı yatırım, bazen verinin belirsizliğini makyajlayabiliyor; “güzel” olan, “doğru” olan sanılıyor. Harita projeksiyonlarının politik etkileri (merkez-nefret, çevre-görünmezlik) hâlâ yüzleşmesi eksik bir alan. Ayrıca açık veri ve mahremiyet dengesinde net etik ilkeler her projede uygulanmıyor. Fakat tam da bu nedenle kartografya, bir “fiziki” alt başlık konforundan çıkarak bağımsız bir düşünme rejimine ihtiyaç duyuyor: eleştirel, hesap verebilir ve kullanıcı merkezli.

Sonuç: Kartografya Bir Yöntem Ekosistemi, Mevzi Değil

Kartografya, fiziki coğrafyanın atölyesine sıkıştırılamayacak kadar geniş; aynı anda doğayı, toplumu ve teknolojiyi birbirine bağlayan bir yöntem ekosistemidir. Bu yüzden “Kartografya fiziki coğrafya mı?” sorusuna benim yanıtım nettir: Hayır; kartografya, coğrafi bilginin üretiminden anlatımına uzanan bağımsız ve kesişimsel bir sahadır. Haritaları yalnızca araziye indirgediğimiz her an, mekânsal adaletin, kamusal politikanın ve kolektif geleceğin haritasını eksiltiyoruz. Peki sizce: Haritaları nereye asacağız—duvara mı, vicdanımıza mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet casino