TCK 35/1 Maddesi Nedir? Farklı Bakış Açılarıyla Suça Teşebbüs Kavramına Derin Bir Yolculuk
Giriş: Fikirlerin Buluştuğu Bir Alan
Bazı hukuk konuları vardır ki yalnızca yasaların diliyle değil, insanların bakış açılarıyla da anlam kazanır. Suça teşebbüs meselesi de tam olarak böyledir. Kimine göre yalnızca objektif verilere dayanan bir hukuk kavramıdır; kimine göre ise insan davranışlarının, niyetlerin ve toplumsal etkilerin yansımasıdır. İşte bu yazıda, Türk Ceza Kanunu’nun 35/1. maddesini hem erkeklerin analitik ve veri odaklı yaklaşımıyla hem de kadınların duygusal ve toplumsal odaklı bakış açısıyla ele alacağız.
Çünkü gerçek adalet, ancak farklı gözlerin baktığı yerleri bir araya getirdiğimizde ortaya çıkar.
TCK 35/1 Maddesi: Suça Teşebbüsün Temelini Anlamak
Yasal Tanım
Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesinin 1. fıkrası, “suça teşebbüs” kavramını düzenler. Maddeye göre:
Bu tanım bize üç temel öğe sunar:
1. Kast: Failin suçu bilerek ve isteyerek gerçekleştirmek istemesi gerekir.
2. İcra hareketleri: Suçun icrasına yönelik doğrudan eylemler başlamış olmalıdır.
3. Elinde olmayan nedenler: Suçun tamamlanmaması failin isteğinden değil, dış etkenlerden kaynaklanmalıdır.
Örneğin, bir kişiyi öldürmek isteyen bir fail silahı ateşler ama hedefini vuramazsa, suç tamamlanmamış olsa da teşebbüs hükümlerine göre yargılanır.
Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı
Sonuç ve Gerçeklik Üzerine Kurulu Bir Perspektif
Hukuk dünyasında erkek bakış açısı genellikle daha analitik ve kanıta dayalı bir çizgide ilerler. Bu yaklaşımda odak noktası, eylemin nerede başladığı ve nerede durduğu üzerindedir.
Verilere göre, Türkiye’de her yıl teşebbüs aşamasında kalan binlerce suç davası açılmaktadır. Örneğin Adalet Bakanlığı verilerine göre, ceza davalarının yaklaşık %12’si suça teşebbüs kapsamına girmektedir. Erkek hukukçular bu rakamları değerlendirirken “tehlike” kavramını ön plana çıkarır: Suç tamamlanmamış olsa bile toplum için bir tehdit vardır ve bu tehdit cezalandırılmalıdır.
Bu bakış açısına göre, niyet ve icra hareketleri cezalandırma için yeterlidir. Çünkü suçun tamamlanmamış olması, failin daha az tehlikeli olduğu anlamına gelmez. Bu mantıkla hareket eden yargı mensupları, genellikle teşebbüs cezasının caydırıcı yönüne vurgu yapar.
Kadınların Duygusal ve Toplumsal Odaklı Yaklaşımı
İnsan Niyeti ve Toplumsal Sonuçlara Dair Derin Düşünceler
Kadın hukukçular ve sosyal bilimciler ise konuyu çoğu zaman niyet, psikoloji ve toplumsal etkiler üzerinden değerlendirir. Onlara göre, suça teşebbüs sadece bir hukuki mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir travma alanıdır.
Örneğin, bir kadına saldırı teşebbüsünde bulunan bir failin eylemi tamamlanmamış olabilir. Ancak mağdurun yaşadığı korku, psikolojik travma ve sosyal güvenlik duygusunun yıkılması açısından sonuçlar çok daha derindir. Bu bakış açısı, sadece “teşebbüs”ü cezalandırmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda mağdurlar için daha kapsamlı koruma mekanizmaları geliştirilmesi gerektiğini savunur.
Ayrıca kadın hukukçular, failin suçtan neden vazgeçtiğini de analiz eder. Eğer kişi kendi isteğiyle vazgeçmişse, cezalandırmada farklı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini savunan görüşler yaygındır. Bu durum, adaletin yalnızca cezayla değil, anlayış ve rehabilitasyon ile de sağlanabileceğini gösterir.
İki Yaklaşım Arasında Bir Denge
Adaletin İncelikli Doğası
TCK 35/1 maddesi etrafında gelişen bu iki farklı yaklaşım, aslında hukuk sisteminin ne kadar çok katmanlı olduğunu gösterir. Erkeklerin analitik tutumu, toplum güvenliğini ve caydırıcılığı koruma açısından hayati önem taşır. Kadınların empatik ve toplumsal etkileri gözeten bakış açısı ise adaletin insani boyutunu derinleştirir.
Modern hukuk, bu iki perspektifi birleştirerek daha dengeli kararlar üretmeye çalışır. Günümüzde mahkemeler hem failin niyetini hem de mağdurun yaşadığı zararı göz önünde bulundurarak teşebbüs cezalarını belirlemektedir.
Sonuç: Adalet, Tek Bir Gözle Görülmez
TCK 35/1 sadece bir hukuk maddesi değil, insan davranışının karmaşık doğasını anlamamıza yardım eden bir aynadır. Suça teşebbüs, bazen tamamlanmamış bir eylemden çok daha fazlasını anlatır: niyeti, fırsatı, iradeyi ve toplumsal sonuçları.
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce suça teşebbüs eden bir kişi, tamamlanmış bir suçu işlemiş kadar cezalandırılmalı mı? Yoksa niyet ve sonuç arasındaki fark adaletin terazisinde önemli midir? Yorumlarda fikirlerinizi paylaşın, birlikte bu karmaşık meseleyi tartışalım.